ACI Europe Genel Direktörü Olivier Jankovec, HavaSosyalMedya’nın Sorularını Yanıtladı

HavaSosyalMedya olarak, 28-29 Nisan 2025 tarihlerinde YDA Dalaman Havalimanı’nın ev sahipliğinde düzenlenen ACI EUROPE 16. Bölgesel Havalimanları Konferansı ve Sergisi‘ne medya partneri olarak katıldık. Avrupa’nın dört bir yanından gelen havacılık sektörü temsilcileriyle bir araya geldiğimiz bu etkinlikte, bölgesel havalimanlarının mevcut durumu ve geleceği üzerine kapsamlı değerlendirmeler yapıldı.
Konferans kapsamında, ACI Europe Genel Direktörü Olivier Jankovec ile özel bir röportaj da gerçekleştirdik.
Soru 1: Türkiye, pandemi öncesi seviyelere göre toplam hava bağlantısını %24 artırarak etkileyici bir havacılık büyümesi gösteriyor – bu oran Avrupa ortalamasında -%14. Bölgesel havalimanları bu başarıya nasıl katkıda bulundu ve Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişiminde havacılığın kritik rolünü korumak ve güçlendirmek için hangi konular ele alınabilir?
Bence Türkiye’deki bölgesel havalimanları, ülkenin hava bağlantısının geliştirilmesinde hayati bir rol oynamıştır. Sadece doğrudan hava bağlantısına bakacak olursak, bölgesel havalimanları ülkenin doğrudan hava bağlantısının %66’sını oluştururken, İstanbul %34’ünü oluşturmaktadır. Elbette, hub (merkez) bağlantısına baktığımızda, İstanbul Havalimanı bunun %90’ını oluşturuyor. Ancak bölgesel havalimanlarının doğrudan bağlantıdaki rolüne ilişkin bu veriler ülke için gerçekten çok önemli.
Öncelikle, turizm endüstrisi için bu, turistleri doğrudan tatillerini geçirmek istedikleri yere ulaştırmakla ilgili. Ayrıca VFR (Arkadaşlar ve Akrabaları Ziyaret) trafiği de önemli. Yurt dışında yaşayan ve ülkenin dört bir yanından gelen geniş bir Türk diasporası var; bu nedenle anavatanlarına ve kendi bölgelerine erişilebilirlik kilit bir rol oynuyor. Son olarak, bu durum sadece büyük şehirlerde değil, ülke genelinde ekonomik kalkınmayı dengeli bir şekilde desteklemekle ilgilidir.
Havacılığın Türkiye’nin küresel konumlanması, ekonomisi ve bölgesel gelişimi için kritik rolünü güçlendirmek adına aklıma üç şey geliyor. Birincisi, Avrupa’nın dört bir yanından düşük maliyetli taşıyıcıların Türkiye pazarına erişimini sağlamak. Şu anda bu konuda yeteneklerini kısıtlayan ve güncelliğini yitirmiş kısıtlamalar mevcut. Özellikle Türkiye’nin 2023 turizm stratejisi doğrultusunda turizm potansiyelini en üst düzeye çıkarmak istiyorsanız, bağlantıyı çeşitlendirmek için ülkeye daha fazla düşük maliyetli taşıyıcının girmesine izin vermeniz gerekiyor.
İkinci faktör, havalimanlarının enflasyonist baskıları ve yatırım maliyetlerini havayollarına yansıttıkları ücretlere yansıtmalarına olanak tanımaktır. Bu, uzun vadeli gelişimi desteklemek, Türk havalimanlarının modernleşmeye ve kapasitelerini geliştirmeye devam etmelerini sağlamak anlamına gelir.
Üçüncüsü ise sürdürülebilirlik ve karbonsuzlaşma ile ilgilidir. Bence Türkiye’nin kendi sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF) tedarik zincirini kurması çok önemli, çünkü bu gelecekte herhangi bir havacılık pazarının rekabetçiliği için vazgeçilmez olacaktır.
Soru 2: Avrupa havalimanlarının pandemi sonrası toparlanması düzensiz oldu. Kıtada daha dengeli ve dirençli bir toparlanmayı desteklemek için hangi hedefe yönelik politika önlemlerini önerirsiniz?
Bence toparlanmadaki bu dengesizlik farklı faktörlerden kaynaklanıyor. Bunlardan biri kesinlikle, bazı pazarları diğerlerinden daha fazla etkileyen jeopolitik gerilimlerdir. Ve bu gerilimlere daha barışçıl çözümler bulmadığımız sürece, jeopolitik gerilimlerden etkilenen bu havalimanlarının toparlanmasını desteklemek için yapılabilecek pek bir şey yok.
İkincisi, Avrupa havacılık pazarının yapısının muazzam bir şekilde değişmiş olmasıdır. Toparlanmanın ana itici güçleri düşük maliyetli taşıyıcılar—özellikle ultra düşük maliyetli taşıyıcılar—ile tatil ve VFR talebi olmuştur. Burada daha önce belirttiğim noktaya geri dönüyorum: tüm havayollarının pazarda rekabet etme ve pazara erişme yeteneğini sağlayacak şekilde pazara erişim kısıtlamalarından vazgeçmek çok önemlidir. Ve bu elbette düşük maliyetli havayollarını da içeriyor.
Üçüncü faktör ise bölgesel havalimanlarını yatırımları ve finansal sürdürülebilirlikleri açısından destekleme yeteneğidir; özellikle de yıllık bir milyondan az yolcusu olan havalimanlarını. Bu, bu havalimanlarının operasyonlarını destekleyecek ve gelecekte yatırım yapmaya devam edecek araçlara sahip olmalarını sağlamak için dikkatle düşünülmesi gereken bir konudur.
Soru 3: Dalaman gibi turizm odaklı bölgelerde faaliyet gösteren havalimanları için sürdürülebilirlik hedeflerine daha etkili bir şekilde ulaşmak amacıyla hangi teknolojilere veya altyapı yatırımlarına öncelik verilmelidir?
Bence Dalaman Havalimanı, yapılması gerekenlerin mükemmel bir örneğidir ve onları çatılarına kurdukları bu kapsamlı güneş enerjisi santrali ile ilerledikleri için ancak tebrik edebilirim. Bu kurulum, şu anda elektrik ihtiyaçlarının %55’ini güvence altına almalarını sağlıyor. Türk yönetmeliklerindeki olumlu değişiklikler sayesinde gelecek yıl bu oranı %100’e çıkaracaklar.
Dolayısıyla, Dalaman gibi havalimanları için, özellikle de Akdeniz’deki destinasyonlara hizmet veren havalimanları için güneş enerjisi gidilecek en doğru yoldur. Bence bu sadece Türkiye’de veya Avrupa’da değil, küresel olarak takip edilmesi gereken harika bir örnek.
Soru 4: Sizce, bölgesel havalimanlarının büyümesini desteklemek için ne tür kamu-özel sektör ortaklıkları veya mali teşvikler düşünülebilir?
Bu, elbette her hükümetin siyasi tercihlerine dokunan bir konu. Ancak Avrupa’da son 30 yılda yaşananlara dönüp bakarsanız, havalimanlarının geliştirilmesi ve yönetilmesinde özel sektörün katılımının giderek arttığını görüyoruz. Bu durum, havalimanlarının dönüşümü ve iş modellerinin evrimi ile birlikte ilerledi. Bugün havalimanları, mali disipline, yatırım yapma yeteneklerine, ticari zekâya ve sürdürülebilirliğe odaklanan, kendi başlarına birer işletmedir.
Ve bence özel yatırımcıların buradaki rolü ilerisi için hayati önem taşıyor. Bu, Avrupa havalimanı sektörünün dünyanın diğer bölgelerine kıyasla öne çıkmasını sağlayan bir gelişmedir. Hükümetleri sadece imtiyazlara ve bu tür modellere bakmaya teşvik edebilirim. Elbette bu modellerin kendi özel ihtiyaçlarına, kendi politikalarına ve siyasi önceliklerine göre özel olarak tasarlanması gerekiyor. Ancak özel yatırımcıların ve kamu-özel sektör ortaklıklarının katılımı, Avrupa için gerçek bir başarı hikayesi olmuştur.